Türkiye’de tarihe "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat’ın 27’nci yıl dönümünde mağdur öğrenciler, yaşadıklarını İHA’ya anlattı.

Şanlıurfalı depremzedeler yeni evlerine kavuşuyor Şanlıurfalı depremzedeler yeni evlerine kavuşuyor

Memur-Sen ve birçok sivil toplum kuruluşunun işbirliğinde gerçekleştirilen ’27. Yılında 28 Şubat Mağdurlarının Sorunları ve Çözüm Önerileri Çalıştayı’nın sonuç raporu, Memur-Sen Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı. 28 Şubat’ta mağduriyet yaşayan öğrenciler, toplantı sonrasında İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine açıklamalarda bulundu. Öğrenciler, darbe sebebiyle mezuniyetlerinin geç olmasından dolayı birçok mağduriyet yaşadıklarını söylediler.

"Devlet Güvenlik Mahkemesinde idamla yargılandım"

27 yıl önce Malatya’daki İnönü Üniversitesinde öğrenim gören Mine İpek Yeter, Malatya’nın 28 Şubat’ta pilot il seçildiğini belirterek, "Türkiye’deki tüm üniversitelerde yasaklar uygulandı ama İnönü Üniversitesinde biraz daha farklı oldu, çünkü rektörümüz bir paşaydı. Dolayısıyla oradaki güvenliği de jandarma sağlıyordu. Bizler orada fiziki, psikolojik birçok şiddete rastladık. Ben Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) yargılandım, idamla yargılandım. Birçok kez gözaltına alındım. Gözaltına alıp bizi askeriyeye götürüyorlardı. Gözaltına alınma sebebimiz başörtülü bir şekilde derslerimize alınmadığımız için arkadaşlarımızla beraber kampüs bahçesinde oturma eylemlerimiz olurdu. Oturma eylemlerimizden rahatsızlık duydukları için, herhangi bir tepki göstermemiz gerektiği için orada gözaltına alınıp ya kışlaya götürülüyorduk. Ciddi fişlemeler yaptılar. Buralara numara koyarak fotoğrafımızı tek tek çektiler. Gözaltında olduğumuz süre zarfında kamera görüntümüzü aldılar. Aynı zamanda birçok evrağa parmak izimizi aldılar. Orada bir polis dedi ki, ’Bundan sonra sizin çocuklarınız asla ne polis olabilecek ne subay.’ Nasıl bir fişlemede bulundularsa bunu bize ifade etti" dedi.

"Birçok arkadaşımız, Cumhurbaşkanımızın yasakları kaldırması sonucu eğitimlerine başörtülü bir şekilde devam ettiler"

Yaşanan olayların ardından üniversite ile iletişimlerinin kesildiğini belirten Yeter, "Hiçbir şekilde giremedik. Yıllar sonra hükümetimizin çıkarmış olduğu aflarla üniversitelerimize dönüp eğitimlerimizi tamamladık. Birçok arkadaşımız, Cumhurbaşkanımızın yasakları kaldırması sonucu eğitimlerine başörtülü bir şekilde devam ettiler. Bir insana zorla başını örttürmek ile açtırmak aynı ideolojinin ürünleri. Birbirinden çok da farklı değil. Bugün ülkemizde isteyen istediği kıyafetle eğitimini alabiliyor. Aldığı eğitim doğrultusunda çalışabiliyor. Bu noktada ülkemizde yasakların kaldırılmasında tüm arkadaşlarımız ve bizler iyi ki o mücadeleyi yaptık, ülke tarihinde bir şeyler değişti" dedi.

"Mezun olduktan sonra tabii ki birçok şart değişmişti"

Üniversiteden 12-13 yıl aradan sonra mezun olabildiklerini aktaran Yeter, "Mezun olduktan sonra tabii ki birçok şart değişmişti. Memurluğa girme yaşı, sınavlar, sınavların isimleri, kapatılan bölümler gibi. En önemlisi arkadaşlarımızın yaşları ilerlemişti. Hükümetimiz ile gerçekleştirdiğimiz birçok çalışma oldu. Onların desteğiyle öğretmenlikteki 40 yaş sorunu kaldırıldı. Aslında arkadaşlarımız için bu da yeterli olmuyor. O dönem mezun olsalardı daha basit sınavlarla öğretmen olabileceklerdi. Hala da üniversiteden atılan, sonra af ile bitiren kardeşlerimizin mağduriyetleri devam etmekte. Bu anlamda mağduriyetlerin çözüleceğinden umutluyuz. Onlar da çözülürse çok daha güzel olacak. Bu mücadele tarihe sorunsuz bir şekilde geçmiş olacak" diye konuştu.

"Bütün Türk halkı mağdur edilmiştir"

O dönemde Süleyman Demirel Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi’nde eğitim gören Emine İlyas ise, öğrenciyken çeşitli cezalar alarak mahkeme kararlarıyla eğitim haklarının engellendiğini söyledi. İlyas, şu ifadelere yer verdi:

"Başörtüsü yasağının kalkması 10-13 yılımızı aldı. 2010 yılından sonra üniversitelerimize geri döndük. 2014-2015 yıllarında diplomalarımızı almaya başladık. Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra mezun olabilsek de birçok mağduriyet devam etti. 28 Şubat darbesi görünürde muhafazakar, dindar kesime yaşatılmış darbe gibi görünse de aslında bütün Türk halkı mağdur edilmiştir. Burada sadece dindar kesime uygulandığı algısı oluşturuluyor kaygısı da var bende. Şu anda Türk halkının, hepimizin bütün darbelere karşı daha hassas olmamız lazım. Bu darbeler, ekonomik olarak, eğitim hayatında ve sosyal hayatta geride bırakan bir olay olarak karşıma çıkıyor."

Kaynak: iha