Aydın’ın Efeler ilçesinde öğrenci yurdunda bir kişinin öldüğü asansör kazası ile ilgili ilk dava 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Üniversite öğrencisi Zeren Ertaş’ın ölümüyle sonuçlanan kazada, bilirkişi raporuna ilişkin görülen davada sanıklar savunmalarını yaparken, anne Serpil Ertaş; “Herkes birbirine suç atıyor, o zaman suçlu nerede” diyerek gerçek suçlunun tespit edilmesini istedi.

Efeler ilçesi Işıklı Mahallesi KYK Güzelhisar Kız Öğrenci Yurdu’nda 26 Ekim 2023 tarihinde yaşanan asansör kazasında 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Zeren Ertaş hayatını kaybetmişti. Yaşanan olay sonrası Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturmada asansör firması yetkilisi M.B. ile firma sahibi H.T. tutuklanmıştı. Savcılık tarafından derinleştirilen soruşturma sonrasında firmanın mühendisleri R.H.A. ve U.İ. de yakalanarak tutuklanmış, firmanın elektrik mühendisi N.M. ise tutuksuz yargılanıyordu. Sanık sayısının 5’e yükseldiği olayla ilgili hazırlanan bilirkişi raporunun da tamamlanmasının ardından, bugün 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk dava görüldü.

Asansörde bakım faaliyetlerini gerçekleştiren firmanın, kabinin kattan belirli bir mesafe uzaklaştığında hareketsiz kalmasını sağlayan emniyet düzeneğini (UCM) iptal etmesi nedeniyle asli kusurlu olduğunun belirtildiği bilirkişi raporuna göre üzerindeki suçlamaları kabul etmeyen bakım firmasının yetkilisi M.B.; “UCM sistemini ben kapatmadım. Ben bakım firmasıyım ama daha önce UCM sisteminin kapalı olduğunu görsem mutlaka açardım. Daha öncesinden kapatılmış olabilir. Başka firmalar tarafından da bakım yapılıyor. Üzerimdeki suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

“Ben imalatımı eksiksiz yaptım”

Yangında dumandan etkilenen küçük Abidin kurtarılamadı Yangında dumandan etkilenen küçük Abidin kurtarılamadı

Asansörün montajını yapan firmanın sahibi H.T. ise yaptığı savunmasında “2020 yılında KYK’nın montaj işini aldım. Projeye ve şartnameye uygun şekilde malzemeleri aldım. Hatta malzemeleri olması gerekenden daha da kaliteli aldım ve kullandım. Çünkü bu iş benim için hem kariyer hem de prestij işi olacaktı. Montaj esnasında ve sonrasında zaten gerekli testleri yaptık. R.H.A. tarafından risk analizleri de yapıldı. Kontrollerden tek seferde geçtik ve tek seferde yeşil etiketimizi aldık. Benim prestij işim olduğu için üstüne fazlasıyla düştüm. 1 yıl içinde 2 defa yeşil etiket aldım ve asansörü KYK’ya teslim ettim. Benim işim buraya kadar. 2020 yılında işi adım 2021 yılında teslim ettim ve 3 sene sonra bu elim kaza oldu. Bilirkişi raporunda yarı yük dengesinden bahsediyorlar. Baritlerin eksik olduğunu söylüyorlar. 1 adet barit piyasada 200 ile 250 TL arasında satılıyor. Bu projede en iyi halatları, motorları kullandım. 250 TL’lik baritten mi kazanç sağlayacağım. Ben imalatımı eksiksiz yaptım. Ben zaten bunları tam yapmasaydım zaten yeşil etiket alamazdım. Ben suçsuzum. 3 yıl sorunsuz asansör çalıştı. Beraatimi talep ediyorum” dedi.

“Çelişkili bilirkişi raporu”

Hazırladığı 8 sayfalık savunmasını mahkemeye yazılı olarak da sunan R.H.A.; “Çelişkilerle dolu bilirkişi raporunda üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Kazada kusur ve ihmalim yok. Her şeyi eksiksiz yerine getirdim. Bilirkişi raporundaki yarı yük dengesinin hesaplamasının doğru yapılmadığı ifadesi doğru değildir. Mukavemet hesaplamaları, montajı yapan firmanın mühendisleri tarafından yapılır, bizim tarafımızdan yapılmaz. O yüzden ‘doğru hesaplanmamıştır’ ifadesini kabul etmiyorum. 2020’de asansörün risk analiz formunun uygun olduğu onaylanmıştır. 3 yıl boyunca yapılan kontrollerde varsa böyle eksikliklerin fark edilmemesi bana atılan suçların doğru olmadığını kanıtlıyor. Ayrıca bilirkişi raporundaki kazanın sebebinin mekanik arıza olduğu tespiti doğru bir tespit değildir. Kaza hiçbir şekilde mekanikten kaynaklanmıyor. Yani 3 yıl önce risk analizi kontrolü yaptım ve bir daha asansörle hiçbir ilgim olmadı. KYK’daki kazanın oluşumunda firmamın ve şahsımın hiçbir şekilde ilgisi yoktur” dedi.

“Projedeki imza bana ait değil“

Asansör montajı projesinin kendisi tarafından yapılmadığını ve proje üzerindeki imzanın kendi imzası olmadığını belirten montaj firmasının Makine Mühendisi U.İ.; “Ben başka bir firmada tam zamanlı olarak çalışıyordum. Montaj firmasına dışarıdan destek vererek ek iş yapıyordum. Davaya konu olan proje, benim tarafımdan yapılmış bir proje değil. İlgili tarihlerde benim işten çıkış görüşmelerim vardı zaten. Şirketteki her hangi birisi tarafından proje hazırlandı diye düşünüyorum. Çalıştığım dönemlerde birçok projede imzam var ama bu proje kesinlikle bana ait değil. Üzerindeki imzalar da kesinlikle bana ait değil. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

Savcılıkta verdiği ilk ifadesinde projedeki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiği yönünde ifade verdiğini soran hakime yanıt veren U.İ.; “İlk ifademi sağlıksız bir şekilde verdim. Evet, ilk ifademde bana ait olduğunu söyledim ama ilk ifademde etrafımdakilerin etkisi sebebiyle böyle bir ifade verdim. Firma sahibi H.T. bana kazanın gerçekleşmesinde firmanın bir kusuru olmadığını söyledi. Bu nedenle imzanın benim olduğunu söyledim. Zaten yapılan kriminal araştırmalar neticesinde de imzanın bana ait olmadığı belirtildi” dedi.

“Montaj yapımında bir hata yok”

Olayda tutuksuz yargılanan firmanın Elektrik Mühendisi N.M. ise bakım işletme yönetmeliğinin hatalı yapıldığını ifade ederek; “Asansörün yapıldığı tarihlerde bu firmada çalışmaktaydım. Asansöre ilişkin elektrik, elektronik hesaplamaları yaptım. Mekanik işlemler benim uzmanlık alanım değil. U.İ. bey makine mühendisi olarak çalışmaktaydı ve mekanik işlemlere bakıyordu. Biz işlemlerimizi yaptıktan sonra yeşil etiket verildi. Montajdan 3 yıl sonra yarı yük dengesi hatası fark edilmiş. Elektronik bir sistem olan fren bobini ile alakalı bir şeyler söylenmiş raporda. Yurdun kapasitesi artırılmış ve kazanın olduğu gün asansörün motoru fazla çalışmış ve aşırı ısınmış. Fren bobini ısınır ancak soğutmak için bir tertibat yoktur. Aslında asansörün tasarımında bakım işletme yönetmeliğinin hatalı yapıldığı görülüyor. Montajı yapan bizler tarafından yapılan bir hata yok. Asansörlerin yıpranan ve arızalanan parçaların değişmemiş. 10 ay uygun denilmiş. Kazadan önce 10 ay boyunca fren ayarının uygunsuz olduğu tespit edilmeyerek standartlara uygun olduğunu bakım firması belirtmiştir. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi.

“Bir anda asansör aşağıya kaymaya başladı”

Olay anını yaşayan öğrencilerden M.P., tanık olarak dinlenirken, asansörün sallanmaya başlamasıyla Zeren’in refleksle kendisini dışarıya atmak istediğini ifade eden M.P.; “Akşam 12 gibi yurda döndük. O gün tek asansör çalışıyordu. Biz asansöre bindikten sonra arkamızdan 1-2 kişi daha asansöre bindi. Asansör sallanmaya başlayınca korktular ve onlarla birlikte 1-2 kişi daha geri indi. Asansör durdu. Sonra kapı açık şekilde aşağıya doğru kaymaya başladı. Arkadaşımız refleksle kendisini dışarıya atmak istedi ve olay gerçekleşti. Daha önce asansörlerde haftada 2-3 kez arızalar oluyor. O yüzden asansörleri sık sık kapatıyorlardı” dedi.

“Benim kızımın hayatına mal oldu”

Zeren Ertaş’ın babası Akın Ertaş, mahkemede yaptığı konuşmasında “Gece saat 01.15 civarında yurttan aradılar. Asansörün düştüğünü, kızımın ağır yaralı olduğunu söylediler. Hemen İstanbul’dan yola çıktık sabaha saatlerinde Aydın’a geldik. Aydın’a yaklaşık 60 kilometre kala kızımın vefat ettiğinin haberi geldi. Zeren’im daha öncede olaydan kısa bir süre öncede asansörde kalmış. 17 Ekim’de asansörün periyodik bakımı yapılmış, 18 Ekim’de sabah saat 8 civarında Zeren, asansörde kalmış. Annesine mesaj atmış. Güvenlik gelip çıkarmış. Yani bakımın yapılmasından sadece 1 gün sonra Zeren asansörde kalıyor. Bu olayda kafamıza takılan bazı şeyler var. Bu eksiklikler neden yurtlar açılmadan önce giderilmiyor. Bu durum benim kızımın hayatına mal oldu. Yurt Müdürlüğü ve sanıklardan şikayetçiyiz” dedi.

Mahkeme boyunca gözyaşlarına hakim olamayan anne Serpil Ertaş ise eşinin yaptığı konuşmaya ek olarak “Tüm sanıklardan şikayetçiyim. Kızım asansörde çok sık arıza olduğunu söyledi. 18 Ekim’de asansörde kaldı ve birkaç gün sonrada bu olay oldu” dedi.

“Tek asansör çalışıyordu”

Asansör kazasının ardından psikolojik olarak etkilenen ve mahkemede sanıklardan şikayetçi olan öğrencilerden F.N.S.; “Kaza günü konserden geldik. 23.45 gibi parmak izi bastık. Binada 2 asansör vardı ve biri kapalıydı. O yüzden yoğunluk oluştu. Yaklaşık 15 kişiydik. Asansöre ilk binenlerden birisiydim. En arka taraftaydım o yüzden kaza anında Zeren’i tam göremedim. Bu olaydan sonra psikolojik yara aldım. Sanıklardan şikayetçiyim” dedi.

Yeniden keşif yapılacak

Konuşmaların ardından mahkemeye 10 dakika aran veren mahkeme başkanı, dava ile ilgili sanık M.B., H.T., R.H.A. ve U.İ.’nin tutukluluk hallerinin devamına N.M.’nin ise tutuksuz yargılanmasının devamına karar verirken, yeni bir keşfin yapılmasına karar vererek, bir dahaki duruşmayı 2 Nisan’a erteledi.

“O zaman suçlu nerede”

Mahkeme çıkışı gazetecilere açıklamada bulunan anne Serpil Ertaş, herkesin birbirine suç attığını belirterek; “Ben vicdanlı bir insanım. Suçsuz olanın hapiste kalmasını istemem ama gerçek suçlunun tespit edilip gerekli cezasını almasını istiyorum. Ayrıca yurt yönetiminin de davaya dahil edilmesini istiyorum. KYK’nın da suçlu olduğuna inanıyorum. KYK müdürüyle de ilgili bir an önce bir şeyler yapılsın. Sanıkların hepsi birbirine suç atıyor. Kimin suçlu olduğu bir an önce ortaya çıksın. Suçsuzsa da çıksınlar. Anlamış değilim. O zaman suçlu nerede” dedi.

Kaynak: iha