Otizm spektrum bozukluklarının (OSB) sosyal–iletişimsel alanda yetersizlikler ile sınırlı, tekrarlayıcı davranışlar ve ilgi alanları ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluk olduğunu ve tek başına otizm tanısı koyduran bir test olmadığını söyleyen Uzm. Dr. Çiğdem Toklu Yalvaç, “Gelişiminde genetik faktörler ve çevresel faktörler rol oynamaktadır. Özellikle ileri anne-baba yaşı ve gebelikte D-vitamini eksikliğinin risk oluşturduğu görülmektedir. Aşılar kesinlikle otizme neden olmaz! Sıklığı son yıllarda 1/36 olarak bildirmiştir. Erkeklerde daha fazla görülmektedir. Tek başına otizm tanısı koyduran bir test yoktur. Aileden alınan bilgi ve çocuğun gözlemlenmesi ile tanı konulur” diye konuştu.
Uzm. Dr. Çiğdem Toklu Yalvaç, 2 yaştan küçük çocuklarda pek çok belirtiyi görmek ve değerlendirmenin mümkün olduğunu ifade ederek açıklamasına şöyle devam etti: “0-1 yaş arası: Göz teması kurmama, gülümseme ve seslenmeye kısıtlı yanıt, kucağa alınmakla mutlu olmama, yalnız kalmaktan rahatsız olmama, yabancı kaygısının olmaması, ismine bakmama görülebilir, 6 aylıkken agulama, 9 aylıkken heceleme, 1 yaşında anlamlı kelime yok veya seyrektir. 2-3 yaş arası: En sık başvuru yaşıdır, genelde şikayet konuşma gecikmesidir. Taklit yapamama, yalnızlığı tercih etme, yaşıtlarına ilgi duymama, erişkinlerin ilgisini çekmede isteksizlik, başka çocuklar gibi oynamama, oyuncakla amacına uygun oynamama, ismine bakmama görülür, göz teması ve sosyal gülümseme az veya yoktur, yüz ifadesi donuktur, 2 yaşındaki çocuktan beklenen iki kelimelik cümle kurma, komutları anlama, yaşına uygun kelime dağarcığı gelişmemiştir. Konuşma bozuklukları (kelime ve cümle tekrarı), stereotipiler (el çırpma, parmak ucunda dönme), işlevsel olmayan nesnelere ilgi (dönen nesneler, elektronik eşya, araba plakaları vs), komut alma problemi, kokuya, sese, tada az veya aşırı duyarlılık görülür. Aileden alınan bilgi ve çocuğu gözlemleyerek tanı konulur. Temel tedavi uygun eğitsel yaklaşımdır.” /Haber Merkezi