Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, "Hakikatin, gerçek haberin korunması kadar, haberciliğin geleceği açısından da bu kanunun bir an önce güncellenmesi, daha doğru bir deyişle modern bir Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir" dedi.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun, İstanbul’da düzenlenen 2. Haberin Telifi ve Medyada Yapay Zeka Sempozyumu’na katıldı. Burada bir konuşma yapan Altun, amaçlarının muhabirlerin, gazetecilerin, basın emekçilerinin büyük emek ve özveri ile hazırladıkları özgün içeriklerin, bedeli ödenmeden ticari amaçla kullanılmasının önüne geçmek olduğunu söyledi. Diğer bir amaçlarının yayıncıların ürettiği içeriklerin bedelsizce kullanılmasıyla oluşan haksız rekabeti ortadan kaldırmak olduğunu söyleyen Altun, "Bu doğrultuda bir an önce basın haber içeriklerinin telifinin koruması için gerekli mevzuat çalışmalarının yapılması için gerekli ortamın hazırlanmasına katkıda bulunmak. Gerçek haber üretimi, zahmetli, maliyetli, emek isteyen, çetrefilli bir iştir. Örneğin, Anadolu Ajansı’nın pandemi döneminde yaptığı gazetecilik, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda sergilediği habercilik performansı yahut İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımdan bu yana Gazze’de verdiği hakikat mücadelesi ’yalın birer olgusal veri paylaşımı etkinliği’ olarak ele alınmamalıdır. Sahadan, emek verilerek, ter dökülerek yeri geldiğinde canı pahasında derlenen bilgilerle yoğrulan haber metinlerinin, olgusal bağlamı gerekçe gösterilerek telif hakkından mahrum bırakılamaz. Çok açık ve net bir şekilde vurgulamak istiyorum; haber metni, mutlak surette telif hakkı kapsamına alınarak korunması gereken bir eserdir. Bu analog medya dönemi için de, dijital medya dönemi için de geçerli olan bir gerçekliktir. Hatta ve hatta içinde bulunduğumuz şu dijital medya-iletişim eko-sistemi içinde haberin telif hakkı ile korunması meselesi, analog medya döneminden çok daha önemli ve acil bir hal almıştır. Zira bugün orijinal haber içeriklerinin izinsiz bir şekilde kolaylıkla ve hızla dolaşıma sokulabildiğini görüyoruz. Bu durum, orijinal içerik üreten medya kuruluşlarının gelirlerinin azalmasına, dolayısıyla da medyamızın iş modellerine zarar vermektedir. Ne yazık ki Batılı dijital medya şirketleri, sosyal medya platformları, teknoloji devleri bu durumdan haksız kazanç elde etmekte, dahası açık ve net bir şekilde medya sektöründe haksız rekabet ortamı oluşturulmaktadır. Bu gidişe bir dur denmesi gerektiği açıktır.

Bakan Kacır: ‘‘Türkiye’de 104 teknoparkta 11 bin şirket var’’ Bakan Kacır: ‘‘Türkiye’de 104 teknoparkta 11 bin şirket var’’

Bizler her platformda dilimiz döndüğünce şu gerçeği dille getirmeye çalışıyoruz. Bugün insanlık, küresel düzlemde bir adalet sorunuyla pençeleşmektedir ve bu adalet krizini derinleştiren başlıca dinamiklerinden biri de bütün dünyanın muhatap olduğu medya emperyalizmi ve dijital faşizmdir" dedi.

"Modern bir Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir"

Batılı medya şirketlerinin küresel adaletsizliği yaydığını, kurumsallaştırmaya çalıştığını söyleyen Altun, "Tam da bu nedenle toplumlararası iletişim, asimetrik şekilde cereyan etmekte, eşitlerarası bir ilişki olarak karşımıza çıkmamaktadır. Sözünü ettiğimiz Batılı medya şirketleri, sosyal medya platformları, orijinal haber içerikleri başta olmak üzere dünya üzerindeki bilgi kaynaklarını sömürmekte, bu içerikleri istedikleri formatlarda dağıtarak büyük gelirler elde etmektedir. Malumlarınız, Türkiye’de haberciliği de içine alacak şekilde telif hakları, 1952 yılında yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Hakikatin, gerçek haberin korunması kadar, haberciliğin geleceği açısından da bu kanunun bir an önce güncellenmesi, daha doğru bir deyişle modern bir Dijital Telif Yasası’nın yürürlüğe girmesi elzemdir. Ülkemizde, hali hazırda dijitalleşen medya sektöründe faaliyet gösteren yayıncıların bu faaliyetleri karşılığında gelir elde etmesine imkan tanıyacak, Avrupa Birliği müktesebatına da uyumlu şekilde telif haklarını düzenleyecek bir yasa yapılması gündemde. Söz konusu düzenleme için teknik çalışmalar; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Rekabet Kurumu ve Basın İlan Kurumu gibi paydaşların katkılarıyla sürdürülüyor. Haber içeriklerinin telifinin korunması için gereken adımların atılması, her şeyden önce gerçek haberciliğin gelişmesine, kökleşmesine, gazetecilik mesleğinin güçlenmesine hizmet edecek. Medya kuruluşlarımızın, haber ajanslarımızın Batılı sosyal medya şirketleri tarafından sömürülmesi sona erecek. Karşımızda bir sömürü var. Ve bu sömürüyü gerçekleştirilenler Batılı sosyal medya platformları, büyük teknoloji şirketleridir. Sömürülense bizim haber ajanslarımızdır. Bizim gerçek haber üreten medya kuruluşlarımızdır. Eğer haberin telif hakları korunursa medyada etik davranış kodları güçlenecek. Ve dahası her bir vatandaşımızın, toplumumuzun, devletimizin, ülkemizin verdiği yalan haberle, dezenformasyonla mücadele sürecinde önemli bir kazanım elde edilmiş olacak" diye konuştu.

"Yapay zekanın medya üzerinde oynadığı etkin rol geniş bir yelpazeyi kapsıyor"

Toplumsal, siyasal, askeri ve teknolojik gelişmelerin yeni hukuki düzenlemeleri zorunlu kıldığını söyleyen Altun, "İçinde bulunduğumuz çağda, baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknolojik dönüşüm, medya ve iletişim dünyamızı yeniden şekillendiriyor. Dijital çağın getirdiği yenilikler, iletişim dünyasında köklü değişimlere yol açıyor, medyanın yapısı ve işleyişi radikal biçimde dönüşüyor. Bu dönüşümün en önemli bileşenlerinden biri de şüphesiz yapay zekadır. Yapay zekanın medya üzerinde oynadığı etkin rol; bugün itibariyle bilgiye erişimden, içerik üretimine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Günümüzde yapay zeka, haberlerin otomatikleştirilmesi, içeriklerin kişiselleştirilmesi ve hatta hedef kitlelere yönelik reklamların belirlenmesi gibi birçok alanda kullanılıyor. Ancak, bu teknolojinin etkileri, sadece iş süreçlerini kolaylaştırmakla kalmıyor. Karşımızda yeni imkanlar kadar yeni riskler tehditler de var. Evet Yapay zeka araçları bir yandan; verimlilik, zaman tasarrufu, maliyet, pazarlama ve yenilikçi reklam pazarları gibi imkan ve fırsatlar sunarken, diğer yandan; mahremiyet, gözetim, deepfake ve dezenformasyon gibi risk ve meydan okumaları beraberinde getiriyor. Biz, yapay zeka teknolojilerine işte bu farkındalıkla, ihtiyatlı bir iyimserlikle yaklaşıyor ve altını özellikle çiziyorum, ’yapay zekanın hakikat namına kullanılmasıdır. Yapay zeka ile evrime uğrayan yeni medya düzenindeki en önemli risk, tıklama odaklı haber metinlerinin birer referansa dönüşmesi ve özgün metinler yerine sansasyon oluşturan ya da dezenformasyon içeren haberlerin kontrolsüzce dolaşıma sokulması, bir diğer deyişle sahtenin gerçeğin önüne geçmesidir. Buna karşılık, yapay zeka teknolojilerinin medya üzerindeki etkisi, sadece içerik üretimi ve yayılımıyla sınırlı değildir" ifadelerini kullandı.

"Yapay zeka teknolojilerinin medya alanında kullanılması toplumsal adalet ve şeffaflık ilkelerine uygun olmak zorundadır"

Herkesin bildiği gibi medyanın, toplumu bilgilendirme ve kamuoyu oluşturma işleviyle demokrasi adına vazgeçilmez bir unsur belirten Altun, "İşte tam da bu nedenle; yapay zeka teknolojilerinin medya alanında kullanılması toplumsal adalet ve şeffaflık ilkelerine uygun olmak zorundadır.

Altını özellikle çizmek isterim ki İletişim Başkanlığımızın tüm birimleri, yapay zekanın toplum üzerindeki etkilerini göz ardı etmenin büyük bir hata olacağı bilinciyle toplumsal faydayı gözeten insan odaklı bir perspektifi öncelemektedir. Bu çerçevede, birçok uluslararası aktörün, dijital dünyada hesap verilebilirliği sağlamaya çalıştığı günümüzde, İletişim Başkanlığı olarak her bir çalışanımız ve birimimizle; profesyonel ve kaliteli gazeteciliğin sürdürülmesi, toplumun nitelikli ve doğru bilgiye erişim sağlaması ve dijital medyada haksız rekabetin önlenmesi amacıyla yürütülen çabaları en güçlü şekilde desteklemeyi sürdüreceğimizin bilmenizi isterim. Elbette, yapay zeka teknolojileriyle birlikte haber içeriklerinin telifi konusunun günden güne daha ciddi bir meydan okumaya dönüştüğü de izahtan varestedir. Mevcut yasalar eser sahiplerinin maddi haklarını korumaya gayret etse de, yapay zekanın aynı yazarın metninden hareketle oluşturduğu ürünün telifinin kimde olacağı henüz muammadır. Kesin olan şu ki, yapay zeka araçları gelişmeye devam ettikçe insan ve yapay zeka üretimi olan içerikleri ayırt etmek daha da güçleşecek. Bu güçlüğü aşmanın yolu ise telif başlığı altındaki yeni sorulara karşı her an teyakkuzda olmaktan geçiyor. Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, mevcut telif hakkı yasalarının güncellenmesi sürecinde uluslararası bir işbirliği de çok önemlidir. İletişim Başkanlığı olarak 22 farklı ülkeyle iletişim ve medya alanında yaptığımız anlaşmalarla, bu sorunların çözümünde benimsediğimiz uluslararası işbirliği yaklaşımımızın somut bir tezahürüdür" dedi.

Kaynak: iha