Yozgat'ın yeni nesil haber sitesi Yozgat Medya Köşe Yazarı Akif Reçber yazısında "Dilenci" diye yazdı...

Tefekkür kare

Yozgat Sorgun Şah Muratlı Köyünden Haşim emmi diye dilenci gelirdi köyümüze, bize... Kısa boylu, ak sakallı, inançlı ve her konuşmasının sonunu şükür ile bitiren bir yoksul.

Dilencilik yapmanın çok kötü olduğunu, bazı insanların hor gördüğünü, aşağılandığını üzülerek dile getiriyordu. Rahmetli babam çok severdi Haşim emmiyi, “köye geldiğinde kimsenin kapısında kalma, burası senin evin” diyerek başka yerde kalmasına müsaade etmezdi.

Haşim emmi bize geldiğinde eşeğini ahıra bağlayıp yemini suyunu vermek bana düşüyordu. Paltosunun ve çoraplarının söküğünü dikmek, yamamak anamın işiydi. Anacığım, hiç gocunmadan, erinmeden sadaka niyetine üzerine düşeni yapıyordu. Evimiz dar olduğu için babam, yatağını tandıra açıyordu. Ve üstüne oturarak birer cigara sarıyorlar, bir yandan cigara bir yandan çay, güzel bir sohbete imza atıyorlardı. Ben de onları pürdikkat dinliyor, yokluğun, yoksulluğun, çaresizliğin ne olduğunu öğreniyordum.

Haşim emmi, “ölmek, dilenmekten iyi” diyordu, her geldiğinde.

Çocuk aklımla: “Eşekle dilencilik yapmak çok mu zor Haşim emmi?” diye sorardım... O da: “Çok zor yeğenim, çok zor. Allah hiç kimseyi dilenecek kadar çaresiz bırakmasın.” diyordu.

Yaz kış yağmur çamur demeden eşekle köy köy gezip dilencilik yapmak elbette kolay değildir.

Haşim emmi, kimler için, hangi sevdiği için köy köy dolaşıp insanlardan yardım istiyordu acaba? Dilenciler yokluğun, yoksulluğun simgeleriydi.

Dilenciliği kolay ekmek kapısı görerek sahte dilencilik yapanlar da gelirdi köylere, kimisi topal rolü yapardı, kimisi sakat.

Bunun farkına varan bazı köylülerimiz, çeçin (buğday) yığınının başından kovarlardı.

Gurbet hayatı başlayınca Haşim emmiyi bir daha görmedim.

İstanbul’da okuduğum ilk kitap, Yazar Raif Cilasun’un Haram Lokma adlı romanıydı. Romanda Şahmuratlı köyünden birinin hayatını kaleme almıştı.

Kitabı okuyunca Haşim emmi geldi aklıma.

Uzun yıllar sonra, Şah Muratlı köyünden bir arkadaşımdan, öldüğünü öğrendim, Kapınızı çalan dilencileri boş çevirmeyin, belki Allah onları bize bir lütuf olarak gönderiyordur.

Büyüklerimizin dediği gibi:

“Her geleni Hızır bil,

Her geceyi Kadir bil.”

Dilenci deyip geçmemek lazım, günümüzde ayırt etmek zor ama yine de “veren el, alan elden üstündür” demiş PEYGAMBER Efendimiz (s.a.v).

Bizi kurtaracak olan, elimizle verdiklerimiz, vesile olduğumuz iyilik ve hayırlardır

Hadiselerin Dili adlı kitabımdan. https://www.dr.com.tr/kitap/hadiselerin-dili/edebiyat/roman/turkiye-roman/urunno=0001989612001

img-20220701-125357-1656675353