Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Nuh Sendromu, çoğunlukla yalnız hissetme, toplumdan dışlanma, farklılık ve anlaşılmama düşünceleri ve duygularıyla karakterize edilebilen ve bu gerekçeler nedeniyle de genellikle kedi, köpek gibi evcil veya çiftlik hayvanları olmak üzere kişinin bakamayacağı, ilgilenemeyeceği kadar hayvanı takıntılı bir şekilde istiflemesine yahut biriktirmesine yönelik bir psikolojik durumdur” dedi.
“UYUM SAĞLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEKENLERDE ORTAYA ÇIKIYOR”
Bu sendromun, kişinin etrafındaki insanlarla uyum sağlamakta güçlük çektiği, kendini yalnız veya dışlanmış hissettiği durumlarda ortaya çıkabildiğini belirten Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Kişi, çoğunluğun dışında kaldığını ve farklı olduğunu düşünerek kendisini sosyal manada izole hissedebilir. Bu durum, sosyal ilişkilerde zorluklar yaşamasına ve kendini ifade etmekte zorlanmasına neden olabilir. ‘Nuh Sendromu’ genellikle kişinin kendine özgü bir kimlik geliştirmekte zorlanması ve toplumda kabul görmek için çaba sarf etmesiyle ilişkilendirilir. Bu durumun altında yatan nedenler arasında çevresel faktörler, kişisel deneyimler ve duygusal travmalar bulunabilir” diye anlattı.
“BU KİŞİLER KENDİSİNİ TOPLUMDA DIŞLANMIŞ HİSSEDİYOR”
‘Nuh Sendromu’nun, bireyin kendisini çevresi tarafından anlaşılmamış ve kabul görmemiş hissettiği, farklı ve yalnız olduğu yönünde düşünce ve duygulara karşılık bulan bir durum olduğunu da kaydeden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Bu sendrom, kişinin kendisini toplumda dışlanmış ve yalnız hissettiği, sosyal ilişkilerde zorlandığı ve düşük benlik değeri yaşadığı yönünde birtakım belirtilere sahiptir. Ayrıca belirtiler arasında sosyal izolasyon, farklılık hissi, düşük benlik değeri, sosyal ilişkilerde ve iletişimde zorluklar, duygusal zorluklar ve depresif hisler yer alabilir” dedi.
“DIŞLANMA HİSSİ SENDROMUN ORTAYA ÇIKMASINDA ETKİLİ”
‘Nuh Sendromu’nun nedenlerinin birden çok faktörün etkisi altında olabildiğini ifade eden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, şöyle devam etti:
“Bunların arasında çocukluk döneminde yaşanan travmatik deneyimler, aile içi ilişkilerdeki sorunlar, sosyal izolasyon, duygusal ihmal veya istismar, düşük benlik saygısı, mükemmeliyetçi kişilik özellikleri, aşırı empati duyma ve genetik yatkınlık gibi etmenler bulunabilir. Özellikle aşırı eleştirilme, reddedilme veya ihmal gibi olumsuz çocukluk deneyimleri, bireyin kendine olan güvenini zedeler ve duygusal olarak dışlanmış hissetmesine neden olabilir. Ayrıca, sosyal çevrede kabul görememe veya dışlanma hissi de ‘Nuh Sendromu’nun ortaya çıkmasında etkili olabilir. Bu faktörlerin kombinasyonu, bireyin kendini yalnız, anlaşılmamış ve dışlanmış hissetmesine ve ‘Nuh Sendromu’nun belirtilerini deneyimlemesine yol açabilir.”
“YAŞAM KALİTESİNİ OLUMSUZ ETKİLİYOR”
Sendromun bireylerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebileceğini de söyleyen Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Bu sendrom, sosyal etkileşimde zorluklar, iletişim eksikliği, tekrarlayan davranışlar ve sınırlı ilgi alanları gibi belirtilerle ilişkilendirilebilir. Bu durum, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirme yeteneğini etkileyebilir, kişisel ilişkilerde sorunlara yol açabilir, iş, okul, diğer sosyal ortamlarda zorluklar ve genel yaşamın refahını azaltabilir. Ayrıca sağlık sorunlarının yaşanmasına da etki edebilir” dedi.
TEDAVİ İÇİN HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIR?
‘Nuh Sendromu’nun tedavisinin, genellikle multidisipliner bir yaklaşım içerdiğini ve bireyin spesifik ihtiyaçlarına ve semptomlarına yönelik olarak kişiselleştirilmiş bir plan oluşturmak gerektiğini kaydeden Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tedavi genellikle eğitim, terapi ve destek hizmetlerini içerir. Ayrıca farmakolojik müdahale de gerekebilir. Eğitim programları, bireyin iletişim becerilerini geliştirmeye, sosyal etkileşim yeteneklerini artırmaya ve günlük yaşam becerilerini kazanmaya odaklanır. Bilişsel Davranışçı terapi, tekrarlayıcı davranışları ve rutinleri yönetmeye, duygusal düzenlemeyi geliştirmeye ve uygun sosyal davranışları öğretmeye yardımcı olabilir.
Ayrıca, aile eğitimi ve destek programları, aile üyelerinin bireyin ihtiyaçlarını anlamalarına, destek vermelerine ve etkili bir şekilde iletişim kurmalarına yardımcı olabilir. İlaç tedavisi bazen semptomların yönetimine yardımcı olabilir, özellikle Obsesif kompulsif bozukluk (Okb), anksiyete, depresyon gibi eşlik eden durumlar varsa. Tedavi, bireyin yaşam kalitesini artırmaya ve bağımsızlık düzeyini maksimize etmeye odaklanırken, erken tanı ve erken müdahale genellikle daha iyi sonuçlar sağlayabilmektedir.”