Son yıllarda iklim değişikliği ve bölgesel savaşlar gibi nedenlerle güvenli gıdaya ulaşımdaki sorunlar giderek arttı. İklim değişikliği ve kuraklık riski tarımda üretim süreçlerini etkilerken, bir de başta Avrupa Birliği olmak üzere yapılan mevzuat değişiklikleri üreticileri zorluyor. Organik tarım ürünlerine olan talebin giderek arttığı, organik tarım pazarlarının genişlediği günümüzde organik ürün ihracatımızın, ihracat yapılan ülkelerin organik tarım yönetmeliklerine bağımlı olması ve bu yönetmeliklerle tam uyumlu girdi kullanımı ve üretim yapılmasını zorunlu kılıyor. Özellikle Avrupa Birliğinin Organik Tarım’da 2022’den itibaren uyguladığı mevzuatında yaptığını değişikliklere dikkat etmek gerekiyor.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kalite Süreçleri Koordinatörü Dr. Füsun Zehra Özkan, organik tarımın Avrupa tarımsal gıda endüstrisinin en dinamik sektörlerinden biri olduğunu dile getirdi. Türk Organik Gıda üreticilerinin de ihracatlarının büyük bir kısmını AB ülkeleriyle yaptığına dikkat çekerek, ihracatta sorun yaşanmaması için bu değişikliklerle ilgi bilgi verdi. Özkan’a göre, Avrupa Birliği organik logosunun sürdürülebilir üretim, kimyasal pestisitlerin veya gıda katkı maddelerinin kullanımında katı sınırlamalar getirdiğini hatırlatarak, organik tarım için üretim ve kalite standartlarını garanti etmeleri gerektiğini söyledi. Bu standartları sağlamayan ürünlerin, AB’ye girişinin olamayacağını vurgulayan Dr. Füsun Zehra Özkan, “Yeni düzenlemelerin hedefi; çevrenin ve iklimin korunması, tarım topraklarının uzun vadede verimliliğinin korunması, yüksek düzeyde biyolojik çeşitlilik, toksik olmayan bir çevre, yüksek hayvan refahı standartları, yerli türlerin korunması, yerel üretime katkıda bulunulması olarak özetlenebilir.” bilgilerini aktardı.
“İhracatımızın artması için AB mevzuatına uyumlanmalıyız”
Son 20 yıllık dönemde organik tarım mevzuatında ülkeler bazında önemli değişimler yaşandığını hatırlatan Özkan, “Ülkemiz organik tarım mevzuatının bu değişimlere uyumlu olarak güncellenmesi, özellikle ihracat açısından AB organik tarım mevzuatına uyumunun sağlanması gerek organik üretim ve sürdürülebilirlik açısından gerekse organik tarım ürünleri ihracatımızın artması açısından öncelikli olmalı” dedi. Söz konusu mevzuat değişiklikleri ile AB’ye ihracat yapan Türkiye gibi üçüncü ülkelerdeki üreticilerin AB’de üretim yapan işletmeler ile aynı kurallara uymaları gerektiğini altını çizen Özkan, “Bu da ülkemizde organik ürün ihracatı yapan işletmeleri doğrudan ilgilendiriyor. Aslında bu mevzuat AB’ye ihracatı olan üçüncü ülkeler için, hatta tüm dünyada farklı kıtalarda yapılan tarım faaliyetlerinin kendine has iklim, üretim vb. şartlarının farklılığı dikkate alındığında, AB’de üretim yapan işletmelerle aynı kurallara uyma zorunluluğu getiriyor” dedi.
Avrupa Birliğinde organik tarımla ilgili mevzuatta neler değişti
Özkan, 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren yürürlüğe giren AB mevzuatının, hızla büyüyen organik tarım sektöründeki değişiklikler kapsamında, çiftçiler arasında adil rekabeti sağlarken, sahtekarlığı önlemek ve tüketici güvenini korumak amacıyla yapıldığını dile getirdi. Buna göre:
-Üretim kuralları, bir dizi istisna ve muafiyetin aşamalı olarak kaldırılması ile yeniden düzenlendi
-Daha sıkı ihtiyati tedbirler ve tüm tedarik zinciri boyunca sağlam kontroller sayesinde kontrol sistemi güçlendirildi
-Organik kurallar artık daha geniş bir ürün listesini (örneğin tuzlar, mantar, balmumu, yün vb.) kapsıyor ve ek üretim kurallarına (örneğin geyik, tavşan ve kümes hayvanları) sahip
-Grup sertifikasyon sistemi özellikle küçük çiftçiler için yeniden düzenlendi
-Pestisitlerden kaynaklanan kazara bulaşma riskini azaltmaya yönelik tek tip bir yaklaşım geliştirildi.
Ülkemizden AB’ye organik tarım ürünleri ihracatı yapan işletmelerin ve sertifikasyon kuruluşlarının yeni mevzuata adaptasyonu
Türkiye’nin de ilgili yönetmelikler kapsamında üçüncü ülkeler kategorisinde olduğuna dikkat çeken Özkan, ülkemizdeki Avrupa Birliğine organik ürün ihracatı yapan işletmelerin öncelikle, T.C Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş ve AB Organik yönetmelikleri kapsamında akredite edilmiş olan Kontrol ve Sertifikasyon kuruluşlarından belgelendirilmiş olmaları gerektiğini söyledi. Diğer taraftan sürecin, Avrupa Birliği ilgili makamlarına resmen başvurarak faaliyetlerinin onaylanması durumunda başladığını hatırlattı. Ayrıca yabancı akreditasyon kuruluşları tarafından akredite edilmiş olan ve AB Komisyonu tarafından Türkiye’de faaliyetlerine izin verilen sertifikasyon kuruluşları da bulunduğunun altını çizdi.
AB yönetmelikleri kapsamında Türk Akreditasyon Kurumundan akredite ve AB Komisyonundan Türkiye’de faaliyet yapmak üzere yetki almış 4 Sertifikasyon kuruluşu olduğunu belirten Özkan, “Bu kuruluşların yeni yönetmeliklere göre geçiş denetimlerinin Türk Akreditasyon Kurumu tarafından gerçekleştiriliyor. Denetim sonuçları da ilgili Sertifikasyon kuruluşlarınca yetki almak üzere AB’ne iletiliyor. AB’den onay almak üzere yeni yönetmeliklere göre sistemini kuran ve denetim süreci devam eden/ halihazırda başvuru aşamasında olan sertifikasyon kuruluşlarımız da var. Süreç sertifikasyon kuruluşlarımız için oldukça uzun ve zorlayıcıdır” dedi.
Özkan, organik tarım üreticilerini son olarak şöyle uyardı; “AB ülkelerine organik ürünlerimizin ihracatının sağlanabilmesi için yeni AB yönetmelikleri kapsamında akredite sertifikasyon kuruluşlarının, organik üreticilerin başvurularının alınmasından üretim sürecinin tamamlanmasına kadar kullanılan girdiler dahil olmak üzere AB organik yönetmeliklerine tam uyumlu olarak denetim faaliyetlerini gerçekleştirmeleri ve söz konusu yönetmeliklere uygun sertifikaları düzenlemeleri gerekiyor. Denetim ve belgelendirme faaliyetleri organik üretimin sertifikalı olarak pazarlanmasına temel teşkil ediyor. Organik ürünün tarladan/çiftlikten pazarlara/işletmelere/ihracata kadar T.C Tarım ve Orman Bakanlığınca yetkilendirilmiş ve Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edilmiş Kontrol ve Sertifikasyon Kuruluşları tarafından sürekli kontrolü ve izlenebilirliğinin sağlanması, uygulanan tüm süreçlere ait gerekli kayıtların tutulması bu alanda sertifikasyon faaliyetlerinin temelini oluşturuyor” dedi.