Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, bit, hamam böceği, kene ve sivrisinek gibi vektör canlılarla biyolojik, fiziksel, kimyasal ve kültürel yöntemler ile mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

Bit, hamam böceği, karasinek, kene, pire ve sivrisinek gibi canlılar, insanları sadece tedirgin etmekle kalmıyor, aynı zamanda taşıdığı bakteri ve virüsler ile halk sağlığını da tehlike altında bırakıyor.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “7. Din Şurası” kararlarını açıkladı Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, “7. Din Şurası” kararlarını açıkladı

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, ‘vektör’ olarak tanımlanan söz konusu canlıların halk sağlığını ciddi tehlikeye attığını ifade etti.

Vektörler toplum sağlığı için tehlikeli

Söz konusu vektörlerin, insanları sokma ve kan emmeleri sırasında fiziksel hasarlar meydana getirdiğini söyleyen Prof. Dr. Yarsan, “Bununla birlikte alerji, yanma gibi buna benzer fiziksel hasara neden olur. Dolayısıyla toplum ve halk sağlığı noktasında önemli kabul edilir” ifadesini kullandı.

Vektör canlılar ile mücadele edilmeli

Vektörlerin bakteri ve virüs gibi unsurları da taşıdığını belirten Prof. Dr. Yarsan, “Bu etkenlere bağlı olarak sıtma, verem, tifo, tifüs, helmint kaynaklı hastalıklar ya da kırım kongo gibi viral kaynaklı hastalıklar ortaya çıkar. Dolayısıyla bu türden hastalık etkenlerini taşımaları nedeniyle de biz bunlara vektör olarak isimlendiririz. Toplum ve halk sağlığı açısından da önemli kabul edilir. Mücadele edilmesi gereken canlılar olarak değerlendirilir” diye konuştu.

“Hayvanların üzerinde bulunacak vektörlerle de mücadele yapılır”

Vektörlerle toplum sağlığı için mücadelenin önemine dikkat çeken Yarsan, “Vektörlerle mücadele önemli. Halk sağlığı ve insan sağlığı açısından önemli ama aynı zamanda hayvan sağlığı açısından da önemli. Veteriner hekimliğiyle ilgili boyutu da var. Bu canlılarla mücadele yapılırken, hayvanların bulunduğu ahır, ağıl gibi barınaklarda da mücadele yapılır. Aynı şekilde hayvanların üzerinde bulunacak vektörlerle de mücadele yapılır” şeklinde konuştu.

Vektörlerle fiziksel, kültürel, biyolojik ve kimyasal mücadele yapılmalı

Vektörlerle mücadelenin fiziksel, kültürel, biyolojik ve kimyasal boyutta 4 başlıkta ele alındığını anlatan Prof. Dr. Ender Yarsan, kültürel mücadeleye ilişkin ise, “Kültürel mücadele dediğimiz zaman bu olayı halka yaymamız gerekir. Yani toplumun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, mücadele noktasında toplumun, halkın desteğinin alınması önemlidir. Dolayısıyla bu desteği alacak şekilde kültürel faaliyetlerle bir mücadele gerçekleştirilir” ifadelerini kullandı.

“Çöp, gübre ya da su birikintilerinin ortadan kaldırılması gerekir”

Fiziksel mücadeleyi de aktaran Prof. Dr. Yarsan, şunları kaydetti:

“Fiziksel mücadele de son derece önemlidir. Bu canlıların bulunduğu, yaşadıkları, barındıkları, beslendikleri, üredikleri alanı en aza indirmek durumundayız. Yani çevremizde bulunan bir çöp, gübre ya da su birikintilerinin ortadan kaldırılması gerekir. Çünkü buralar bu canlıların yaşadığı alanlardır. Dolayısıyla mücadele noktasında fiziksel anlamda da bu türden uygulamaların yapılması gerekir. Burada amaç özellikle bu vektör popülasyonunu en aza indirmektir. Bunu sağlayacak şekilde bir mücadele yapılır.”

“Vektörlere karşı pencereler teller ile kapatılmalı”

Vatandaşları, vektörleri evlerinden uzak tutma noktasında da uyaran Yarsan, “Camların ve pencerelerin, tellerle kapatılması aynı şekilde cibinlik adını verdiğimiz perdelerin oluşturulması bu canlıların insana ya da meskene ulaşmasını sınırlandıran yaklaşımlardır. Bunları fiziksel uygulamalar diye sınıflandırırız” şeklinde konuştu.

“Sivrisinek larvalarının bulunduğu alanlarda sazan balıkları bulundurulmalı”

Biyolojik mücadeleye de dikkati çeken Prof. Dr. Ender Yarsan, “Özellikle sivrisinek larvalarının bulunduğu bataklık alanlarında ya da su birikintilerinde doğal düşmanı niteliğinde sazan balıklarının barındırılması; onun haricinde arı gibi canlıların bulundurulması ya da bazı bakterilerin kullanılması biyolojik mücadele olarak değerlendirilir” ifadesini kullandı.

Biyolojik mücadele sırasında popülasyon değişikliği meydana gelebilir

Biyolojik mücadelede kimyasal bir risk olmadığını söyleyen Prof. Dr. Yarsan, şöyle konuştu:

“Biyolojik mücadele yaptığınız zaman herhangi bir kimyasal risk ortaya koymazsınız. Çevre sağlığı ve halk sağlığı noktasında çünkü kimyasal kullanmadınız ama biyolojik mücadele yaparken bir canlının lehine olacak şekilde popülasyonda değişikliğe neden olursunuz. Dolayısıyla bu dengenin gözetilerek uygulamanın yapılması gerekir. Burada özellikle önemli olan husus bu mücadelenin larvalara yönelik ya da erişkinlere yönelik olarak düzenlenmesi gerekir.

Larvalara yönelik mücadele yılın 12 ayı yapılacak mücadeledir. Sürekli bir mücadele, yıllık bir mücadeledir ama erişkinlere yönelik de özellikle sivrisineklerin aktif olarak bulunduğu dönemler itibariyle mücadele yapılır. Larvayla ilgili mücadele sivrisinek mücadelesinin yüzde 95’ini kapsar. Erişkinlerle mücadele bu mücadelenin yaklaşık yüzde beşini kapsar. Dolayısıyla ikisinin birleştirilmesi gerekir ki aktif şekilde bu mücadele sürdürülebilsin.”

Kimyasal mücadeleyi de aktaran Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Kimyasal maddeler, ilaç ya da zehrin kullanılması önemlidir. İlaçla mücadele noktasında bizim önerimiz eğer hayvan sağlığıyla ilgili bir uygulama yapılacaksa mutlaka Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ürünlerin; insana yönelik bir uygulama ya da çevresel bir uygulama yapılacaksa mutlaka Sağlık Bakanlığı tarafından önerilmiş ve ruhsatlandırılmış Dünya Sağlık Örgütleri kriterlerine uygun kimyasalların kullanılması.”

Kaynak: iha