Yozgat'ın yeni nesil haber sitesi Yozgat Medya Köşe Yazarı Muhammed Atıl yazısında; "Müslümanlar Kardeştir" diye yazdı..

MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR

 Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Müslümanlar birbirlerine "İslam Kardeşliği" ile Allah (c.c) tarafından bağlanmıştır. Bu bağ diğer tüm genetik ve kültürel bağların önünde ve ötesindedir.  Rabbimiz "Mü'minler ancak kardeştir." buyurarak kardeşliğin, Müslüman olmakla mümkün olduğuna vurgu yapmıştır.

Peygamber Efendimiz'in Hadis-i Şeriflerinde beyan buyurduğu üzere, bir vücudun azaları gibi birbirlerinden sorumlu oldukları gibi birbirlerinin sıkıntılarını da hissetmelerinin önemine dikkat çekmiştir.

Günümüz Müslümanlarının ekseriyetinin bu özelliğini ve hassasiyetini yitirmekte olduğuna şahitlik etmekteyiz.
Birbirimizin dertlerinden ve acılarından uzakta,  kendi benliğimizle başbaşa kalmış bir vaziyetteyiz. Aynı mahallede, aynı apartmanda, aynı beldede yaşayıp komşumuzun aç olup olmadığından, bir sıkıntısı bulunup bulunmadığından habersizce yaşam sürdürmekteyiz.
Bir Müslüman, sokağın bir başında cenazesinin acısını ve üzüntüsünü yaşarken, sokağın diğer başındaki Müslüman eğlencesinden ödün  vermeden gününü gün edebiliyor. Vücudun bir azası acı ve ızdırap çekerken, diğer aza hiçbir şeyden habersizce hayatına devam edebiliyor.

Yanı başımızdaki olup bitenlere duyarsız kalmış Müslümanlar olarak, uzaktaki Müslümanların acılarıyla hemhal olmak elbette çok daha zor olsa gerek. Yemen'de savaşın gölgesinde açlığa mahkûm edilmiş kardeşlerimizden; Kudüs'te, Gazze'de, Siyonist İsrail'in ambargosu ve zulmü altında direnen kardeşlerimizden; Doğu Türkistan'da zalim Çin yönetiminin işkence ve zorbalığıyla mücadele eden kardeşlerimizden bihaber kaldık.   Keşmir'de, Arakan'da, Somali'de, Myanmar'da ve birçok Müslüman beldesindeki din kardeşlerimiz hatrımıza dahi gelmiyor, gelemiyor. 

Onlar savaş, zulüm ve açlıkla imtihan olurken bizde onların bu imtihanlarına karşı takınacağımız tavır nispetinde imtihan oluyoruz. Hiç olmazsa onların acısını hissetmek, ihtiyaçlarına gücümüzün yettiğince destek olmak, uğradıkları zulmü ve haksızlığı duyurmak Müslüman kardeşleri olarak üzerimizde bir sorumluluktur. Sorumluluğumuzu hatırlatmak ise eli kalem tutan, dili kelam eden, kalbinde endişe taşıyan her Müslümanın üzerine bir vecibedir. 

Toplum olarak birçok konuda değişim ve dönüşüm yaşıyoruz. Ve ne hazindir ki müspet yönde pek fazla gelişim göstermiyoruz. Topyekûn bir dejenerasyon ve yozlaşma sürecindeyiz. Maalesef toplumsal yozlaşmadan İslami camia mahallesinin sakinleri de nasibini almış vaziyette.
Lüks, şatafat, gösteriş, israf, özenti, marka tutkusu, evlat ve torun taasubu sarmış bizim mahalleyi de.  Arada bir mazlum ve mağdur coğrafyaların edebiyatını da yapmadan duramıyoruz hani. Vicdan mı rahatlatıyoruz, nefsimizi tezkiye mi ediyoruz, kendimizi mi kandırıyoruz bilinmez ama ahir zamanın büyük imtihanlarla dolu olduğu bir gerçek.

Gelelim işin özüne. 
İşin Özü: Heyecan!!!
Necmettin Erbakan Hocamız:
Bir şey istiyorum sizden. Heyecan! Heyecan! Heyecan! demişti. 
"Neyin heyecanını istiyorum biliyor musunuz?" 
Diye sorup kendisi cevap vermişti:

 "Varoşlarda yaşayıp, şehirlerin kenarlarındaki çöplüklerden, evine yiyecek toplayan çocukları kurtarmanın heyecanını istiyorum. Filistin'deki savunmasız yavruyu, üzerine sıkılan kurşundan kurtarmak için heyecan istiyorum. Afrika'da en basit bir ilacı bulamadığı için ölen yavrunun kurtarılması için heyecan istiyorum.
   Biz Elhamdülillah Müslümanız. Hayrı ikame etmek ve şerri ortadan kaldırmak inancımızın gereğidir. Bu yolda bütün gücümüzle çalışmakla zaten görevliyiz. Heyecanı niçin istiyoruz? Bu çalışmaları canla başla noksansız  yapalım diye."

Müslümanlar olarak inancımızın bir gereği olan, kardeşlik hukukumuzu yeniden gözden geçirmek zorundayız. Müslüman kardeşlerimizi hatırlamak ve onların dertleriyle dertlenmek mecburiyetindeyiz.Onların ihtiyaçlarına imkanımız nispetinde koşmak durumundayız. Unutmayalım ve daima hatırımızda tutalım ki; Müslümanlar Kardeştir .

Ne mutlu Müslüman kardeşliğini unutmayan ve onların dertleriyle dertlenenlere ...